2 Aralık 2011 Cuma

Taytımın Ağı Delik !!

2 Aralık 2011’de yazıyorum ama bu hikaye 30 Ocak Cuma 2009 akşamı olanları anlatır J

Haftanın tüm yorgunluğunun üstüne kışın ağırlığını da omuzlarıma yün yorgan gibi örtmüşüm o gün, canım hiiiç bi’ şey yapmak istemiyor, işten zor attım kendimi Esin’lerin (Özdemir olan) evine.. Canım sıkılıyor arkadaşlarımla sıcak bir muhabbet edesim var, canım sıkılıyor onların yanında bile kalamıyorum, bir kaç gün öncesinden plan program yapılmış Teresa’nın balıkçıda doğumgünü var, canım istiyor orda olayım, canım sıkılıyor, balık muhabbetine bile gelmeyeceğim, bilmiyorum ne istiyorum ne istemiyorum, nasıl hissediyorum hiiç bilmiyorum..

Esin’lere vardığımda onlar hazırlık telaşındalar , Teresa’nın doğumgünü için hazırlanıyorlar, uzun bir yol var gidilecek, Cuma akşamı da Avrupa yakasına geçmek gerçekten sabır ve azim işi, aksi takdirde insan aklını Altunizade köprüsünün altında kaybediverir. Esin’in peşinden dolanıyorum evde, o hazırlanıyor, işleri var , koşturuyor, o çamaşırı alıp şu dolaba koyuyor, makyajını yapıyor, ben de sanki 4 yaşındayım ayaklarının altında dolanıp konuşuyorum öylesine.. Evet evet aynı his o mini minnacıkken hissettiklerimle...

Birden hiçbir yerde olmak istememe hissim, Yoga’da olmak istediğimi hatırlatıyor bana..
-Esiin, taytın var mı? Bana bi tayt verir misin?
Esin el çabukluğu ile dolaptan koyu gri bir tayt çıkarıp verdi, bi’ de yüzücü atlet..
-Teşekkürler canım, benim bu akşam yogaya gidesim var. Gelmicem doğumgününe..

Esin Ahmet ben çıkıyoruz yola, ben Fındıklı’da zıplayacağım arabadan  , onlar Cibalikapı’ya devam edecek. Şansımıza trafik çook da zorlu değil. Aklı selim bir şekilde Avrupa yakasına varıyoruz. Fındıklı’da Akbank’ın önünde arabadan inince kendimi yuvaya varmış hissediyorum. O gün Zeynep Çelen ile freeform dersine gireceğim. İlk defa hocanın yönlendirmeleri olmadan kendi yogamı yapacağım. Bakalım nasıl olacak? Zeynep geçen hafta beni yüreklendirmişti, yoksa hayatta bu derse gelemezdim..

Derken stüdyoya çıkmak üzere asansöre bindim,  vaktim var, hiç koşturmadan dördüncü kata çıktım, rahat rahat tuvalete girdim, ellerimi köpürterek uzun uzun yıkadım, pabuçlarımı kapının önünde çıkardım ve resepsiyonda ders kaydımı yaptırıp soyunma odasına çıktım. Üstümü çıkarırken aklım kim bilir nerdeydi ama o an’da değildi , orası kesin. Pantolonumu çıkardım, Esin’den aldığım taytı giyerken O NE? Tayt delik, taytın ağı delik, Esin bu ne yaaa, offffff.. Taytın ağındaki bu minik delik beni o an’a taşıdı. ‘Şu anda yoga dersi için Cihangir Yoga’nın soyunma odasındayım, derse girmek istiyorum, derse ancak delik bir tayt ile girebilirim. Ya da usul usul eve giderim.’ Bir anlık duraksama akabinde sükunet ile dedim ki kendi kendime  ‘Delik tayta da ‘‘Evet’’, delik taytın altından görünecek beyaz dona da ‘‘Evet’’ Ben başkasının beyaz donunu yoga yaparken görsem bu beyaz donu görünen kişiden ne eksiltir? Hiç bir şey. O zaman benden de bir şey eksilmez’ dedim ve giyindim. Artık minik bir sırrım vardı alt katta dersi beklemek üzere inerken merdivenlerden ben, taytımın ağı delikti ve bugün tanımadığım insanlar benim sırrımı paylaşıp, bu sırrı paylaştıklarını benimle paylaşmayacaklardı. Bu minik oyundan zevk almaya başlamıştım.. Resepsiyonun yan tarafında o zamanlar yerde olan minderlere oturdum, bir kaç kişi ile göz teması ile selamlaştım Bir şekilde anladım ki blogunu takip ettiğim kızın ta kendisi şu köşedeki,  Defne. ‘Ne kadar da miniminnacıkmış’.. Yazılarını beğeniyorum, her gün açıp yazı eklemiş mi diye bakıyorum ya, kendisinin iri olması gerekiyor, gözümde büyütmüşüm hem de fiziksel olarak... Saçmalığa bak !!

Sınıf boşaldı ve bizim ders başlayacak, haydi içeri.. Matımı sınıfın tam ortasına serdim ki sağımda soluma herkesi görebileyim. Aklıma hiç poz gelemeyecek diye korkuyorum, o yüzden dersteki herkese çok ihtiyacım var, ya da öyle hissediyorum. Minik bir selamlaşma ile başladık, herkes kendi uygulamasında, kimi oturarak meditazyonda kimi yatarak, bir baktım ders su gibi aktı..  Sağıma soluma bakmaya hiç ihtiyaç duymadan geçiverdi ilk kendi yogam. Sadece Zeynep’i hatırlıyorum bir ara bacağını omuzdan arkaya almış. ‘Yok canım’ dedim geçtim.  Matımın üstünde ne olduysa oldu ve bana çok iyi geldi, iş çıkışı hissettiğim paralize olmuş can sıkıntısı uçup gidiverdi. O gece benim buna ihtiyacım varmış. Her zaman bahsettikleri, matın üstüne çık ve beden sana neyi istediğini söyleyecek, sadece onu dinle ve izle.. Tek taktik bu. Budur işte budur
Delik tayt, Teresa’nın doğumgününü satmak ve ilk kendi yogamın hikayesi budur J

Namaste.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder