22 Kasım 2011 Salı

Ben de Yogaya Böyle Başladım

Herkesin bir yogaya başlama hikayesi vardır
Ben bilmez miyim
Herkesin kalın kalın kabukları olduğu gibi
Bir de içerdeki özü
Herkesin bir yogası vardır
Ben bilmez miyim
Bir de yogasızlığı 


(Affet Beni Yılmaz Odabaşı :)


Kabuklarımdan soyula soyula en ben olan içerdeki bana doğru bir yolculuğa çıktığımı hiç bilmiyordum  2008 Mayıs’ında Cihangir Yoga’nın yolunu tuttuğumda..
Üniversite zamanlarından ev arkadaşım Teresa (Demirkanlı olan), git Amerika gel İstanbul , git İsviçre gel İstanbul dolanırken harita üzerinde, Aştanga diye bi’ şeye tutulmuş onu anlatıyordu, Nişantaşı House Cafe’nin ( şu eski olan) arka bahçesinde.. Ben kamburumun içine çökmüş, bedenimi taşıyamıyor olmanın keyifsizliği ile onun anlattıklarına bakakalmıştım :) Sorduğum soruyu hatırlıyorum  ‘Yoga kas yapar mı canım?’ O da bluzunun kolunu sıyırıp  üst kol kaslarını göstermişti bana. Sonra Cihangir’de almış olduğu 10 kuponun birini kullandığını diğerlerini benim kullanabileceğimi söyledi. Bu dünyadaki en kıymetli hediyeydi ve hep öyle kalacak.

Bir kaç gün sonra Özge (Şarlı olan) ile mailleşiyoruz, ona Cihangir’de bir Yoga Merkezi varmış hadi oraya gidelim dedim, haydi dedik akşam eve uğrayarak bir tayt bir tişört kendimizi Zeynep Çelen’in başlangıç dersinde bulduk..

Ders boyunca çektiğim fiziksel zorluklar, titremeler, sarsılmalar hiç hoşuma gitmedi ve dersin ortasında bir daha yogaya gitmeyeceğimden emindim. Sonra son dinlenme pozu ‘Şavasana’ya geldiğimizde, hayatımda ilk defa bedenimle ilişki kurduğumu gördüm. Bedenimle yerçekimi arasındaki büyük sürtüşmeye tanık oldum. Hep yapmaya koşullanmış, koşturmaca içindeki ben, konu bırakmaya geldiğinde onu yapamadı, yerde yatmış uzanırken sanki bir uçan halının üstündeydim, ne göreyim toprakla aramda bağ kalmamış ama maalesef uçamıyorum da.. Asılı kalmıştım,yere 5 cm paralel, havada, yani arafta.. 

Bırakamayan Ben’e şahit olunca onu merak etmemek elde değil.. Yani ‘bir ben varmış benden içeri’ . İçerdeki O Ben, kitaplarda yazmıyormuş, açıp okuyup da öğrenmeye. Hep alışmışız ya kitaplardan öğrenmeye, başkalarının deneyimlerinden ders almaya.. O Ben , kendi kendine gidilecek bir yolda kimsenin yol göstericiliği olmadan sana kapılarını açıyormuş, sen (yani O Ben) o yolda olduğunu bile bilmezken.

Üstelik O Ben’e giden yol yine benden geçiyormuş; farklı coğrafyalar, kitaplar,  aşklardan değil.

Nasıl mı oldu?  Hiç bir fikrim yok, o öylesine geldi, sadece hatha yoga uygulaması yapıyordum, ona bir anlam yüklemeden..

2008 den bu yana yıllar nasıl aktı? İşte böyle, o yolda akarak, sabahları Gebze’de elektrik trafoları üreten bir şirkette projelerin maliyetlerini incelerken, akşamları uzuun bir trafik yolculuğu akabinde  yogamı Cihangir Yoga’da yapmaya devam ederek, merakla ve her defasında ilk defaymış gibi.  Derken ‘kediyi merak öldürürmüş’ hesabı eğitimler, seminerler, yoga inzivaları girdi hayatıma. Kasım 2009’da Berivan Aslan ile 5 saatlik Anatomi Seminerine katıldıktan sonra, her insanın anatomik olarak da biricik olduğu bakış açısını farkedince, kendi yogam ve bedenimi kabullenişimde bir devrim oldu. Mayıs 2010’da ilk yoga inzivasına Zeynep Çelen’in Freedom Yoga Kampı ile Kaz Dağları Hızır Kamp’ta katıldım. Eylül 2010’da Zeynep Çelen ve Zeynep Aksoy’un beraber düzenledikleri yoga kampında Yin Yoga, Hatha Yoga uygulamalarının yanında Aile dizilimi çalışmalarını deneyimleme fırsatım oldu. Ocak 2011’de  Zeynep Aksoy ile 200 saatlik Temel Yoga Hocalık Eğitimi’ne başladım. Bu süreçte heyecanıma heyecan katan 40 arkadaşım ile yogayı öğretmeyi öğrendim ve Eylül 2011’de mezun oldum. Nisan 2011’de Dynamic Yoga’nın kurucusu Godfrey Devereux ile 10 saatlik Dinamik Yoga Asana Kursu, Mayıs 2011’de Yin Yoga’nın öncüsü Paul Grilley ile 12 saatlik Çakra ve Meridyenler kursu derken şu anda Ekim 2011’de başlayan Banu Çadırcı ile Yoga Terapi Hocalık Eğitimi’ne devam ediyorum, beden farkındalığı ve yoganın teröpatik yönünü merak etmeye, her ne oluyorsa bakmaya araştırmaya, yogayı uygulamaya ve öğrenmeye, öğrendiğimi paylaşmaya  devam ediyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder